Ne Yapmak İstiyoruz?

Kızımız Nehir’in tedavisi süresince, ailemiz, yakınlarımız, dostlarımız bizimleydi. Bizi şaşırtan ve bize daha da güç verenler, sadece yakınımızdakiler değil, bizim hikayemizi öğrendikten sonra yardımımıza koşan gönüllüler oldu.

Kanser tedavisi zorlu bir yolculuktur. Hem uzun hastane kalışları gerektirir, hem de hastane dışında dikkatli bir bakım. Bu süreçte önemli bir amacımız Nehir’in çocukluğunu yaşamaya devam etmesini sağlamak oldu. Bu arzumuzu bir yandan çocuklar düşünülerek hazırlanmış hastane şartlarının yardımı, bir yandan da etrafımızdaki gönüllüler sayesinde gerçekleştirebildik.

Kimi zaman, öğle tatilindeki bir doktorun çaldığı piyanonun sesini dinlerdik; kimi zaman elinde gitarı ile odaları dolaşan bir gönüllü, Nehir’in sevdiği bir şarkıyı çalar, kızımız eşlik ederdi. Sonraki gün bir gönüllü abla elinde boya ve elişi malzemeleri ile geliverir, Nehir’le boyama yapardı. Derken, akşam olduğunda, kapıda bir minik seyyar araba belirir, patlamış mısır veya minik ev yapımı yiyecekler dağıtılırdı. Başka bir gün üzerinde Nehir’in adı işlenmiş bir yastık kılıfı, seveceği bir battaniye hediye edilir, o hastane yatağı birden Nehir’e ait oluverirdi.

Liste çok uzun… Bizi yalnız bırakmayan ve Nehir’i gülümseten tüm onlarca gönüllüye yürekten teşekkür ediyoruz.

İşte şimdi sıra bizde. Yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizi Türkiye’de çocukları kanser olan ailelere yardım etmek için kullanacağız. Bu zorlu dönemde ailelerin yanında olacağız ve şu anda tedavi görmekte olan çocukların yaşam kalitelerini arttırmak için çalışacağız.

Umutla!

Peki, Nasıl?

İki yolla.

Birincisi, tedavideki çocukların çocukluklarını yaşamaları için projeler üreteceğiz veya önerilen projelere destek olacağız. Buna bağlı olarak ailelere de bu süreçte destek olacağız. 

İkincisi, Türkiye’de kullanılmakta olan tedavilerin kalitelerini arttırmaya yönelik çalışacağız. Bu doğrultuda doktorları ve bakımları üstlenen hemşireleri destekleyeceğiz.

Türkiye’de bu konuda çalışan vakıf ve dernekler ile işbirliği içinde olacağız. İlk örneğimiz, KAÇUV yararına gerçekleştireceğimiz, Nehir’in anısına düzenlediğimiz aile koşumuz.

Nehir'in Öyküsü

Nehir, 12 mart 2007’de Zeynep ve Mahmut'un kızları, Leyla'nın kardeşi olarak dünyaya geldi.

Nehir, nöroblastom adındaki çocukluk dönemi kanseriyle teşhis edildiğinde 19 aylıktı. 

Öncesindeki, iki üç hafta karın ağrısı, halsizlik gibi sıradan çocukluk dönemi hastalıklarını düşündürten belirtiler dışında belirgin bir şikayeti olmamıştı. Ama belirtiler geçmemiş, oyun oynamaz hale gelmişti. Nihayet, karnındaki tümör anlaşıldığında, boyutu yaklaşık 16 cm’yi bulmuş, yüksek risk grubu olarak değerlendirilmişti. Geçmişinin 7-8 hafta olduğu söylendi. 

Nehir, teşhisin hemen ardından kemoterapi tedavisi görmeye başladı. 5 tur kemoterapi, karnındaki tümörü almak için cerrahi müdahale, ardından radyoterapi ve gözle görülmeyen hücreleri yok etmek için ilik nakli geçirdi. Bu standart tedavi idi. Bu tedavi yaklaşık altı ay sürdü. 

Standart tedavi sonrasında faz III seviyesinde bir klinik çalışmaya katıldı. Bu tedavi, başarısı son zamanda açıklanmış, nöroblastom için umut getiren "hedeflenmiş" bir tedavi denemesiydi. Nöroblastom hücrelerini hedefleyen antikorların bedene verilmesiyle gerçekleşiyordu.

Bir yıllık yoğun tedaviden sonra evimize döndük. Yaşama yine sarıldık. Endişelerimiz ve korkularımızla birlikte umutlarımızı da kattık.

Ne yazık ki, çok geçmeden, 5 ay sonra kanser geri geldi.

Yine savaştık. Nehir savaştı. Onu 4 Eylül 2010’da bizden alan tümör değil, bedenini iyiden iyiye güçsüzleştiren ağır tedaviler oldu. Nehir’i kaybettiğimizde üç buçuk yaşında idi. Tüm çocuklar gibi yaşam dolu idi. Yoğun bakımdaki günlerinde bile ayağa kalkmak ve dışarı çıkmak istedi. Sevdiği oyuncaklarını elinden bırakmadı. Giyemediği bale ayakkabılarını yatağının kenarında tuttu.

Şimdi, annesi Zeynep, babası Mahmut, ablası Leyla ve tüm ailesi olarak arzumuz ve amacımız Nehir’in adını yaşatmak, ve onun aracılığıyla Nehir’in kanserli arkadaşlarına ve ailelerine yardım etmek.

"Bizi geçmişe ve acımızın içine hapseden, -Kimin suçu? Neden başıma bu geldi?- soruları yerine, bize geleceğin kapılarını açan şu soruyu sormalıyız: Şimdi başıma bu geldiğine göre, bu yaşadıklarım ile ne yapacağım?" (Harold S. Kushner, İyi İnsanların Başına Kötü Şeyler Geldiğinde kitabından).

Zeynep Erden Bayazıt
Mahmut Bayazıt